Uzun yıllardır hep aynı semtte ikamet ediyoruz. İster istemez insan çevresinde ki insanları konuşmasa dahi kim olduklarını az çok öğreniyor.
Acaba neye üzülmüştü.
Babasımı kızmıştı.
Neydi ki onu şen kahkahalı oyundan mahrum bırakan hüzün...
Derken öğrendim ki o tatlı mı tatlı çocuk yakın zamanda annesini ve babasını kaybetmiş.
Amcasıyla beraber yaşıyorlarmış ve o minicik yaşında kendisine sorumluluklar yüklemiş.
Bu durumu öğrendikten sonra daha çok dikkatimi çekti. Ondan sonra ki karşılaşmalarımızda da onu mutlu göremedim. Oyun oynamasına dahi denk gelemedim. Belki de ben görmedim.
Allah'ım n'olursun bir kez yüzünün güldüğünü göreyim! Derken...
Zaman çabuk geçiyor geçmesine de hüznün rengi hiç mi değişmiyor.
O çocuk büyüdü.
Şimdi hemen hemen on yaşında vardır.
Ama hala onun yanında arkadaşa dair birini göremedim.
Onun oyun oynadığını da göremedim.
Ama çalıştığını gördüm.
Kendine yüklediği sorumlulukların hakkını eda etmeye çalıştığını...
Ve malesef o içinde biriktirdiği hüznün yüzüne yansıttığı tebessümü...
Kaybedilen can'sa elden gelen tek şey dua etmek oluyor.
Onu görünce akla gelen şeylerden biri de elimizdekilerin kıymeti...
Şu ahir ömrümüzde bir kez kavuşabileceğimiz ve sevgisini hiç birşeye
değişemeyeceğimiz anne-baba sevgisi, sıcaklığını, fedakalarlığını...
Elimizde canlı canlı taşıdığımız hazinenin pişmanlığını, eksikliğini göstermesin Rabbim.
Rabbim kimsenin annesini babasını başından, baş ucundan eksik etmesin, ömürlerine sağlık, sıhhat ve bereket versin...
Selam ve dua ile...........